Hatice Özyıldız

Hatice Özyıldız

EREĞLİ'NİN TURİZMİNİN GELİŞTİRİLMESİ

 YÖNÜYLE  BOLKARLAR DA  DOĞA YÜRÜYÜŞÜ

Ülkemizde çeyrek asırdır hızla gelişen  ve Ereğli’de de son 20 yıldır amatör gruplarca ve ERDAK ‘ca  geliştirilmesine çalışılan halka ve profesyonel gruplara yönelik önemli bir etkinlikte dağ yürüyüşü,doğa yürüyüşü dediğimiz Trekking tir. İvriz’den başlayan ve Ulukışla Tarsus güzergahından  devam eden 4-6 günlük turlar şeklindeki etkinlik profesyonel rehberler ve üniversitelerin dağcılık spor kulüplerince  yoğun olarak tercih edilmekte ve Ereğli’nin tanıtımına önemli katkıda bulunmaktadır.

Bu faaliyetlerin yaygınlaştırılmasında ERDAK klübü mensuplarının ve hemşehrimiz Ali İhsan Sulak beyin gayretlerini burada zikredelim.

Bolkarlar Ereğli –Tarsus güzergahı trekking turlarında bir dağcının yaşadığı anıyı da burada turların içeriği ,teknik detaylar ve fikir vermesi yönleriyle  burada paylaşalım ,

“Trekking” kelimesine gelince, doğal engellerle dolu bir arazi parçasını herhangi bir ulaşım aracı kullanmaksızın yürüyerek aşmak anlamında İngilizce bir sözcük. Türkçe’ye “doğa yürüyüşü” olarak çevrilebilir. Sözcüğün asıl anlamı, “Güney Afrika’da kağnı ya da yaya olarak göç” demek. Bunun batıda spor olarak algılanması ise, gene 19.yy.’ın sonunda Güney Afrika yerlilerinden esinlenilerek oluşturulan “izcilik” ile bağlantılı. Trekking’i, dağcılık, kanyon geçişi, rafting ve mağaracılık gibi diğer doğa sporlarından ayıran temel özellik ise, basit kampçılık, harita ve pusula bilgisi dışında fazla uzmanlık gerektirmemesi. Tabi ki bütün doğa sporlarının temeli olan iyi bir kondisyona sahip olmak burada da çok önemli. Kent yaşamında fazlası ile bunalan insanın, doğa ile bütünleşip onun güzelliklerini keşfetmesi, bunu yaparken de bedeninin ve aklının tüm olanakların kullanması trekking’de temel amaç.

Madem ki doğada çadırlı kamp yapılarak günlerce yürünecek, o halde taşınacak yük çok önemli. İnsanın birçok konforunu kentte bırakıp doğada kısa süreli de olsa yaşamaya çalışması hiç de kolay değil. Hele kent yaşamı ile çene ve diş gibi birbirine geçmiş bizler için, bu daha da zor. “Sırt çantaları öyle bir hazırlanmalı ki, ne bir eksik ne de bir fazla, her şey planlanıp yetecek kadar alınmalı, gereksiz yükten tamamen kaçınılmalı” şeklindeki teorik laflara itiraz etmemekle birlikte, sırt çantalarından bütün teorilere isyan edercesine çıkan, fıstık ezmesi, kaz ciğeri ve mayonez gibi özel damak zevklerine yönelik yiyecekler bazen hoş ve güzel süprizler yaratabiliyor.

Karagöl Kamp Alanı .Bayramı Dağda Geçirmek

Bayram tatilindeyseniz ve haziran ayında Antalya’ya gidip evrilip çevrilip bir oranızı bir buranızı güneşe tutmak varken, Toroslar’ın ikinci büyük zirve grubu olan Bolkar Dağları’nda bulunuyorsanız, sırt çantasından ansızın çıkıverecek bir kutu farklı bir yiyeceğin inanın çok büyük önemi var.

Bolkar Dağları, ülkemizde trekking amacı ile gelenlerin, dağcıların, tur kayağı yapanların en çok uğradığı yerlerden birisi. Gerek 3525 m. yükseklikteki zirvesine tırmanabilme kolaylığı, gerekse gölleri ve eşşiz doğası ile bir uğrak yeri haline gelmiş. Bu bakımdan dağın en güzel zamanlarından biri olan haziran ayı ortalarında ve bayram tatilinde Karagöl çevresinde kamp yeri bulabildiğimiz için şanslı sayılmalıyız.

Çini Göl

Bolkarlar’ın En Güzel Zamanı ,Bolkar’ların en güzel zamanı  haziran ayının ortasından temmuz ayı başına kadar olan 15 günlük süredir. Bu zaman diliminde ülke genelinde yaz mevsimi çoktan başlamış olmakla birlikte 2500 m.’nin üzerindeki yüksekliklerde durum hiç de böyle değildir. Dağda kış yeni bitiyor ve çok kısa sürecek olan bahar yeni başlıyordur. Hava serindir. Gündüz aşırı sıcak, gece ise aşırı soğuk olmaz.  Karlar henüz erimediğinden her yerde su bulabilmek mümkündür. Haziran ayı öncesinde Bolkarlar’a gidecek ekiplerin kışlık donanıma sahip olmaları gerekmektedir. Temmuz ayından sonra gideceklerin ise gündüz bezdirici sıcak ve susuzluğa hazırlıklı olmaları şarttır. 1500 m. yükseklikte güneş ışınlarının yakıcı etkisi, deniz seviyesine göre 2 kat daha fazladır. Eğer kış mevsiminde ve karlı bir ortamda bulunuyorsak bu etki 4 katına çıkar. 3000 m.’nin üzerinde ise yaz ya da kış fark etmez mutlaka koruyucu faktörü yüksek kremler kullanılmalıdır.

Karagöl Kamp Alanı

Bolkar Dağları’na , Ankara-Adana karayolunu takip ederek . Ulukışla’yı 10 km. kadar geçtikten sonra sağdan ayrılan stabilize köy yolu, Darboğaz, Emirler ve Ak toprak köylerine gitmektedir. Bu yoldan girilip 22 km. devam edildiğinde Meydan’a ulaşılmaktadır. Meydan bir yerleşim yeri değil, kamp ve piknik yapılabilecek güzel bir düzlük. 2300 m. yükseklikte yer alan Meydan’a şu an Çin Setti genişliğinde 5–6 katlı “ Dağ Oteli ” dedikleri bir yapı inşa ediyorlar.

Meydan’dan, Karagöl’e gidebilmek için iki seçenek var. Birincisi, yukardan devam eden  araba yolunu kullanmak. (Ancak bizim gittiğimiz dönemde bu yolun bir kısmı karla kapalı olduğu için geçit vermiyordu) İkincisi, aşağıdan yaylanın ortasından devam eden patikayı takiben yürümek. Kamp yükü taşıyarak yapılan bu yürüyüş eğer patikadan yapılırsa 1.5 saat , araba yolundan yapılırsa 2.5 saat kadar sürüyor. Karagöl, 2600m. yükseklikte yer alan gerçekten de çok güzel bir kamp alanı, adının kara olduğuna bakmayın zirvelerin arasında sıkışmış masmavi bir göl aslında. Karagöl’ün az ilersinde 20 dakika yürüme mesafesinde,  bir de Çini göl var, ancak görebilmek için ufak bir tepeyi aşmanız gerekiyor.

Medetsiz Zirvesi

Karagöl’den, Bolkar Dağları’nın en yüksek zirvesi olan Medetsiz (3525 m) görünmüyor. Eğer Medetsiz’e tırmanmayı düşünüyorsanız, önce Koyun aşağı Tepe’ye (3426 m) çıkmanız gerekecek. Bu noktadan Medetsiz’i görebilirsiniz ve sırtları takiben zirveye doğru gidebilirsiniz. Karagöl’den yapılacak bir tırmanış gidiş–dönüş,  8 saat kadar sürmektedir. Zirvede, bütün büyük zirvelerde olduğu gibi, teneke kutu içersinde Dağcılık Federasyonu’na ait bir zirve defteri bulunuyor. Bu deftere notlar düşerken bir yandan da eşsiz manzarayı seyredebilirsiniz. Güneye baktığınızda eğer hava puslu değilse Akdeniz’i bile görmeniz olası. Doğuda ünlü Aladağlar silsilesi uzanıyor. 3756 m. yüksekliği ile Demirkazık Zirve’si hemen ayırt edilebiliyor. Kuzey–doğu da ise 3917 m. yüksekliği ile Erciyes Dağı görünüyor.

YÜRÜYELİM…   AMA NASIL ?

Yürüyüş sırasında bazı kurallara dikkat etmekte fayda vardır. Köy yollarının olmadığı, nisbeten vahşi doğa parçalarında en azından bir patikaya mutlaka rastlanır. Ve bu durum yürüyüşün oldukça kolay olmasını sağlar. Genelde daha uzun bir rotayı izliyormuş gibi görünen patikalar, daima daha avantajlıdır. Kestirmeden gitme sevdasına kapılan birçok yürüyüşçü, patikaları bırakarak çoğunlukla kaybolmuş veya yamaçlarda yorulmuşlardır. Doğada acele etmenin anlamı yoktur. Doğaya karşı yarışmak bize bir şey kazandırmaz. Bu yüzden patikaların dışına çıkılmaması çok daha güvenlidir. Patikalar genellikle zig zaglar çizerek yamaçları aşar, bu nedenle eğim azaldığından yürüyüşçü daha az yorulur. Patikalar kaba araziye nazaran daha düz olduğu için uygun bir yürüyüş ritmi de tutturulabilir. Bu da hız değiştirmeden daha uzun mesafeler almamızı sağlar. Ayrıca, hızlı gidip sık mola vermektense, belirli bir tempoyla yürüyüp az mola vermek her zaman daha iyidir, gereğinden uzun olmamalıdır. Yürüyüş etapları arası molalar, otuz saniye ile beş dakika arasında bir zaman diliminde gerçekleştirilmelidir. En az iki saatte yapılacak uzun molalarda ise en fazla yarım saat dinlenmelidir. Bu ana molalarda kaybedilen sıvı alınmalı ve açlığı giderecek yiyecekler aşırı olmamak kaydıyla tüketilmelidir. Hiçbir patikanın olmadığı yerlerde görüş açısının daha iyi olması için sırtlardan veya yamaçlardan gidilmelidir.

AYAKLAR, AYAKKABILAR

Yürüyüş sırasında yükümüzü çeken ayaklar her şeyden çok daha fazla önemlidir. Uygun olmayan bir ayakkabı ile yapılan yürüyüşler hem yorucu hem de ona yardım etmek zorunda kalacak en az iki kişiyi zor durumda bırakacaktır. Kimsenin yanlış ayakkabı seçerek başkalarının zamanını ve enerjisini çalmaya hakkı yoktur. Belki zaman içinde doğaya karşı bir yaşam savaşı verilecek ve bu savaş bir veya birkaç kişinin yanlış ayakkabı seçmesi yüzünden diğer yürüyüşçüleri bile riske sokacaktır. Yürüyüşlere katılmadan önce mutlaka nasıl bir ayakkabı seçilmesi gerektiği öğrenilmelidir. Bunları öğrenmek için ayakkabı satıcılarına değil bu sporu yapan kişilere danışmakta yarar vardır.

DAĞ, ATEŞ, SU

Doğada üç şeyle şaka yapılmamalıdır. Dağ, ateş ve su. Hepimiz biliyoruz dağlarda şakacıktan kaybolan ve yaşamını yitiren yüzlerce dağcıyı. Bu olayları inceleyip, neler yapmamamız gerektiğini öğrenebiliriz. Gelelim son ikisine. Ülkemiz genellikle ormanlık alanlardan oluşuyor. Bizim yürüyüş parkurlarımızda hep bu alanlardan geçiyor. Her doğaya çıkışta, her molada ve her yerde mutlaka ateş yakılmalıdır diye bir kural yoktur. Ateş yakılacaksa yakılan ateş mutlaka küçük olmalıdır. Ayrıca, yürüyüşteki her grup ayrı ayrı ateş yakmamalıdır. Bir tek ateş yakılmalı ve herkes bundan yararlanmalıdır. Ateşten yararlanmak sona erdiği zaman ateşin kesinlikle söndüğünden emin olunmadan kamp alanı terk edilmemelidir. Bu nedenle ateş yakma teknikleri öğrenilmelidir. Suya gelince, bu madde doğada hem yaşamımızı kurtarabilir hem de; bizi yaşamdan edebilir. Öncelikle, doğada su buluruz önyargısıyla doğaya çıkmamak gerekir. Her doğa gezgini muhtemel yürüyüş zamanı içinde kendine yetecek suyu önceden yanına almalıdır. Daha acil durumlarda doğadan da su temin edilebilir. Genel olarak; çevresi yeşillik, içinde otlar bulunan, üzerinde böcek ve sinek bulunan sular zehirsizdir, içilebilir. Bulduğunuz suyu önce tadınız, acı ise içmeyiniz. Ayrıca su geçişleri de yaşamla ölüm arasında gidip gelmenize neden olabilir. Geçilecek bir nehir, bir dere veya bir çay önceden keşfedilmelidir. Bu olanak yoksa, grup geçmeden önce rehber bu keşfi yapmalı ve her yürüyüşçü rehberi izleyerek aynı yerden geçmeli, gerekirse geçiş için emniyet alınmalıdır. Tüm bunlar gösteriyor ki; doğada yürümenin kesin ve net kuralları vardır. Ve bu kurallar hiç de demokratik değildir. Zaten doğa da, kimseye demokratik davranmaz. Bu durumda, yürüyüş sırasında demokrasi kurallarına uyulmasını beklemek anlamsız olur. Yürüyüşün tek hakimi rehberinizdir.

 

Değerli arkadaşlar, şimdi doğada neler yapmak ve yapmamak konusunu basitleştirelim.

Yürüyüş sırasında sessiz olun. Yanınızda hayvan getirmeyin. Patikadan ayrılmayın. Kendinizle veya başkası ile yarışmayın. Doğa terbiyesi almamış kişilerle yürümeyin. Askeri davranışlardan uzak durun. Hızınızı en yavaş yürüyene göre ayarlayın. Yerel halkla tartışmayın, adetlerine saygı gösterin. Siyasi ve dini saplantılarınızı daima geride bırakın. Yürüyüş liderini kesinlikle geçmeyin. Yaktığınız ateşin söndüğünden emin olmadan kamp yerini terk etmeyin. Çorapsız ayakkabı giymeyin. Ayakkabınızı ve çantanızı seçerken deneyimli kişilere danışın. Doğada acele etmeyin. Yürüyüş sırasında nelerin yenilip içilebileceğini deneyimli kişilerden öğrenin. Etkinlik boyunca kesinlikle alkol almayın. Yürüyüş süresi boyunca, molalar dahil, olabildiğince sigara içmeyin. Yeni aldığınız ayakkabıyı yürüyüşten önce mutlaka deneyin. Şapkanızı ve güneş gözlüğünüzü mutlaka yanınıza alın. Çöpünüzü kamp yerinde bırakmayın.

Sağlıcakla kalın

Hatice Özyıldız -ANKARA

Önceki ve Sonraki Yazılar

YAZIYA YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.