Erdoğan Köşk'e aday olmasın

Erdoğan Köşk'e aday olmasın

Kemal Kılıçdaroğlu: Tayyip Bey, çatışma kültüründen geliyor, cumhurbaşkanı olmamalı.

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ile kurultayın ardından CHP Genel Merkezi'nde Bugün Gazetesi'nden Seda Şimşek'e konuştu. CHP'nin 27 Mayıs Darbesi'ne sıcak baktığına yönelik kanaati net bir dille yalanlayan Kılıçdaroğlu, çarpıcı bir çıkış yaptı: "Yassıada kararları dahil bütün siyasi idam kararları yok sayılsın. İtibarları iade edilsin" Başbakan Erdoğan'ın Köşk adaylığı ile ilgili de konuşan Kıçıçdaroğlu, " Tayyip Bey, çatışma kültüründen geliyor, gençlere kin ve nefreti öğütleyen birisi bu ülkede cumhurbaşkanı olmamalı. " dedi. Kılıçdaroğlu, CHP'li Hüseyin Aygün'ün Alevilik dindir çıkışını da değerlendirdi: Alevilik Müslümanlığın bir parçasıdır. Aynı Allah'a inanıyorsunuz, aynı Peygamber'e, aynı kitaba inanıyorsunuz. Farklı bir din olabilir mi?

AKP BİZİM PROJELERİMİZİ UYGULUYOR

"Değişim" diyorsunuz, CHP'de değişen ne?

CHP'de birden fazla değişimi yapmak istiyorum. Birincisi, kendi içinde kavga dönemini bitirdik, artık kavga yok. İkincisi, toplumda "CHP sürekli eleştiren ama sorunlara çözüm üretmeyen bir parti" algısı vardı, artık sağlıklı eleştiren, sorunları gören, ayakları yere basan, gerçekçi çözüm üreten bir anlayış var.

2B, intibak, bedelli askerlik en son Başbakan talimat vermiş üniversitelerden harçların kaldırılması. Bunlar bizim seçim döneminde açıkladığımız projelerimizdi, AKP bizim projelerimizi uygulamaya başladı. AKP, bir proje getirmişti, Kanal İstanbul. Ne oldu Kanal İstanbul'a?

Kadınların siyasete aktif olarak girmesinin zeminini oluşturduk, yüzde 33 cinsiyet kotası getirdik. Yüzde 10 gençlik kotası getirdik, gençler parti yönetiminde söz sahibi olacaklar.

BİZ DEMOKRASİ İSTİYORUZ, AK PARTİ STATÜKOCU

CHP, bunlarla "statükocu" olduğu yönündeki algıyı aşabilecek mi?

Mesela, dışarıda, AB'de, Londra'da, Berlin'de, Brüksel'de, Washington'da "CHP değişime direnen, statükocu bir parti" olarak algılanıyordu, "AKP bir şeyler yapmak istiyor, değiştirmek istiyor, demokrasiyi getirmek istiyor ama CHP hep engel oluyor" deniyordu, şimdi bu algıyı yüzde 90 oranında değiştirdik. Artık, değişimi, özgürlükleri, demokrasinin derinleşmesini, medya üzerindeki baskıların kaldırılmasını isteyen parti CHP, statükoyu savunan parti ise AKP. Bu algı aşama aşama toplumun her kesimine yayılacak. Biz demokrasiyi, özgürlükleri istiyoruz, AKP ise buna direniyor.

ERDOĞAN KÖŞK'E ADAY OLMASIN

Bir kadın cumhurbaşkanı tarifiniz var, yabancı dil bilecek, modern olacak diye. Tansu Çiller örneği verdiniz, Çiller'in cumhurbaşkanlığı adaylığı için nabızmı yokluyorsunuz?

Hayır, Türk halkının değişime açık olduğunu vurgulamak için Sayın Çiller'i örnek gösterdim. Bizim toplumumuz muhafazakâr bir toplum değil,değişime açık. Biz bu toplumu zorla muhafazakârlaştırmaya çalışıyoruz. İnternet geliyor, toplum süratle kabul ediyor. Eğitim durumu, inancı, kimliğine olursa olsun bütün kadınlar kız çocuklarının okumasını, iyiyetişmesini, kızının gazeteci, yazar, vali, yargıç, kaymakam olmasını istiyor. Bunu isteyen bir anne değişimden, yenilikten yanadır. Siyasetçiler ona "hayır değişimi kabul etme" diye dayatıyor.

Cumhurbaşkanı adayı göstereceğiniz bir kadın ismi kafanızda var mı?

Şu anda bir isim yok kafamda, bunu çok samimi söylüyorum. Önce halkın nabzını tutmamız lazım, halk kimi istiyor? Herkesi kucaklayan bir isim olmalı, çatışma kültüründen gelmemeli.

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın cumhurbaşkanı adayı olmasına karşı mısınız?

Tayyip Bey, çatışma kültüründen geliyor, gençlere kin ve nefreti öğütleyen birisi bu ülkede cumhurbaşkanı olmamalı.

Kin ve nefreti değil, sevgiyi ve hoşgörüyü öğütleyen birisinin cumhurbaşkanı olması lazım. Çünkü, o arabasında Türkiye Cumhuriyeti bayrağı taşır. Başbakanlar, siyasi parti liderlerinin arabasında bu yoktur.

Onun için cumhurbaşkanlığı konumu çok farklıdır. 70 milyon muyuz, 80 milyon muyuz, orada gördüğümüzde hepimiz o bizim cumhurbaşkanımız demeliyiz.

Yüzde 50'nin üzerinde oy almış bir siyasetçi sizce hak etmiyor mu cumhurbaşkanlığını?

Siyasetçi olarak oy almakla, cumhurbaşkanı olarak oy almak farklı. Siyasetçi olarak halkın önüne bazı hedefler koyarsınız," yol yapacağım, köprü yapacağım, baraj yapacağım" dersiniz, vaadlerde bulunursunuz, cumhurbaşkanı adayları hangi vaadde bulunacak? Hiçbir vaadde bulunamaz.Cumhurbaşkanlığı sembolik bir makamdır. O nedenle o sembolün herkesi temsil etmesi lazım.

Yüzde 51 oyla cumhurbaşkanı oldunuz, yüzde 49 size karşı çıktı. Bu şık mı? Hayır, şık değil. Oransal bir oyla gidip oturma makamı değil cumhurbaşkanlığı, olmamalı da zaten.

Erdoğan'ın cumhurbaşkanlığına net olarak karşı mısınız?

Cumhurbaşkanlığına aday olmamalı. Siyasiparti liderleri cumhurbaşkanlığına aday olmamalı. Bu benim içinde geçerli, Erdoğan içinde geçerli. Bizim topluma vaadlerimiz var, bizimle ilgili olarak toplumun belleğinde lehte ve aleyhte oluşmuş yargılar var.

Erdoğan sizin rakibiniz, yüzde 50'ler düzeyinde oy alıyor, cumhurbaşkanı olsa da önümüz açılsa, kurtulsak demiyor musunuz?

Hayır, siyasette yarışmak her zaman iyidir.

Kürt meselesi ile ilgili AB Yerel Yönetimler Şartı'ndan çekincelerin kaldırılmasına nasıl bakıyorsunuz?

Çekincelerin kaldırılma yetkisi Bakanlar Kurulu'na verildi. Bakanlar Kurulu kaldırırsa bir sorun yok. Ben seçimde yaptığım konuşmada, Yerel Yönetimler Şartı'nın uygulanabileceğini, iktidar olursak çekinceleri kaldıracağımızı söyledim. O zaman ensert eleştiriyi Sayın Başbakan'dan aldım. Şimdi, o da bu noktaya gelirse benim bir projemi daha uygulamış olacak.

ARTIK CENAZELER GELMESİN

Kürt meselesi ile ilgili ortada Yassıada kararları yok sayılsın bir cenaze var dediniz, Başbakan'a gittiniz görüştünüz, çözüm için somut öneriniz ne?

Bu sorunun çözümü için toplumsal uzlaşma sağlanmalıdır. Toplumsal uzlaşmanın sağlanmasında birden fazla aktör var. Birinci aktör siyasetçiler. Siyasetçiler üsluplarını barışa endeksli bir dile dönüştürmeliler. Sert, kavgacı üsluptan vazgeçmeliler. Medya bu üsluba destek vermeli. Toplumsal barışa ihtiyacımız var, 30-35 yıldır bu sorun çözülmüyor. Bu sorunun faturasını siyasetçiler değil, doğrudan vatandaş hayatıyla ödüyor. Siyasetçiler böyle bir iklim içinde, en meşru zeminde, milli iradenin tecelli ettiği yerde, TBMM'de bir araya gelmeli ve sorunun çözümüne katkı vermeli, özgürce tartışmalılar. Üniversiteler ve sivil toplum örgütleri de katkı vermeli, "Siz niye bir araya gelmiyorsunuz" diyebilmeliler? Bu sorunu terörden bağımsız olarak çözelim. Terör tırmandı geri adım, terör durdu ileri adım, bundan da vazgeçelim.

BAHÇELİ'Yİ ANLIYORUM

Bahçeli, "Böyle bir sorun yok" diyerek, sizinle görüşmeyi reddetti.

Sayın Bahçeli'yi ben çok iyi anlıyorum. Partisinin oluşturduğu bir politika var, onu da anlayışla karşılamamız lazım. Bizim kullandığımız bazı deyimlerden rahatsız olabilir. Bunu da "Niçin rahatsız oluyorsun" diye bizim sorgulama hakkımız olmadığını da kabul ediyorum. Benim bir önyargım yok. Benim isteğimbu ülkeye, meydana yeni bir cenaze gelmesin. Cenazeyi kim kaldırıyor, toprağa veriyor? Babası. Kim ağlıyor? Annesi. Kim yas tutuyor? Toplum. Onu kaldırıyoruz yenisi geliyor, diğerini kaldırıyoruz yenisi geliyor, öbürünü kaldırıyoruz yenisi geliyor. 35 yıldır devam ediyor. Gelin bunu biz kaldıralım, yeni bir cenaze gelmesin. Barışı getirmek çok mu zor? Siyasetçinin görmesi gereken, ciddi bir tehlike var. Bu sorun kendi iç dinamiklerimizle çözülebilecek boyutun ötesine geçerse, yani açıkça söyleyeyim uluslararası bir sorun haline dönüşürse siyaset kurumu olarak bizim işimiz çok daha zorlaşır.

Bahçeli'yi telefonla aramayı düşünüyor musunuz?

Şu aşamada hayır. Bizim kurultayımız vardı, onların kongreleri var, AKP'nin kongresi var. Önce barış iklimini yaratmamız lazım.

Kurultayda genel başkan seçilmenizden dolayı sizi aradı mı Bahçeli?

Hayır, aramadı ama belki arar, bilmiyorum.

PKK KOŞULSUZ SİLAH BIRAKMALI

Bir degenel afla ilgili sözleriniz vardı. PKK silah bırakır ve bir toplumsal uzlaşma olursa diye o dönemde, grup başkan vekiliyken söylemiştim.

Yine aynı görüşte misiniz?

Ortam yok.

Sizce bu ortamın koşulları neler?

Ortamın koşullarını iktidarın yaratması lazım. Terör örgütünün koşulsuz silah bırakması lazım. Terörörgütü ile pazarlık yapılmaz. Biz bunu doğru bulmuyoruz. İktidarpazarlık yapmaz, hukukun üstünlüğü zaten bunun önüne geçer. Bir adım atılabilmesi için terörün bitmesi, örgütün koşulsuz silah bırakması lazım ki oturup belli kararlara varılabilsin. Yoksa, ben kendi kendime "şunları yapacağım" diyorum, o eline silah almış, bu uygun bir zemin değil. Önce koşulsuz silah bırakılması lazım.

İSTANBUL'U BİZ ALACAĞIZ

Yerel yönetimler seçimi var önünüzde, çıtanız nedir?

Yerel yönetimlerden iyi bir sonuç alacağımıza inanıyorum. CHP'li belediyeler mükemmel çalışıyorlar. Bak-Kart'la İstanbul'da Bakırköy'de bütün sağlık harcamaları bedava. Yenimahalle'de geliri yetersizse, kadının banka hesabına her ay belli bir para yatırılıyor, aile sigortası pilot olarak uygulanıyor. Taşeron işçilik sona erdirilecekse, örneğin İzmir Büyükşehir Belediyesi'nde. Eğer Sayın Başbakan kendisine, yerel yönetimlerine güveniyorsa istediği büyükşehir ya da il belediye başkanını çıkarsın, ben de çıkarayım televizyonda tartışsınlar, kim daha başarılı, kim daha iyi işler yaptı millet görsün.

Bu seçimde çıtanız nedir?

Başarımız daha fazla belediye almak, yerelde iktidar olmak. Başarı odur. Yani İstanbul'u alacağız, kararlıyız.

Geçen seçimlerde İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı adayı oldunuz, İstanbul'u alamadınız. Sizin alamadığınız İstanbul'u kim alacak?

Yeni bir adayımız olacak, o alacaktır.

Sizden daha iyi bir aday mı olacak?

Benden daha iyi olmasını isterim. İsim belli değil.

ALEVİLİK DİN DEĞİL İNANÇ

Alevilik Müslümanlığın bir parçasıdır. Aynı Allah'a inanıyorsunuz, aynı Peygamber'e, aynı kitaba inanıyorsunuz. Farklı bir din olabilir mi?

Milletvekiliniz Hüseyin Aygün "Alevilik bir din" dedi, diğer milletvekiliniz Sabahat Akkiraz "Bu provokasyon" diye tepki gösterdi, size göre hangisi doğru, Alevilik bir din midir?

Bir inançtır, Müslümanlığın bir parçasıdır. Aynı Allah'a inanıyorsunuz, aynı Peygamber'e, aynı kitaba inanıyorsunuz. Farklı bir din olabilir mi? Hayır. Ayrıca ben din konusunun siyasette kullanılmasını istemem. Hiç kimsenin elinde bir başkasının inancını ölçebilecek terazi de yoktur. O halde Allah ile kul arasındaki o manevi, yüce duyguya birisinin, hele bir siyasetçinin aradan girmesi hiç doğru değil. Bu temiz duyguyu, inancı siyasete alet etmeyi hiç doğru bulmam. Herkes kendi inancını özgürce yaşayabilmeli ve herkes bir başkasının inancına saygı göstermeli. Müslümanlık'ta tasavvuf, dini düşünen, manevi duyguları en yoğun yaşayan insanların alanıdır. O alanı okuruz, öğreniriz, manevi dünyamızda yaşarız ama o alanı siyasete malzeme etmemeliyiz. Mevlana'ya, Hacı Bektaş-ı Veli'ye, Sarı Saltuk'a, Aşık Sümmani'ye, Karacaoğlan'a, Yunus Emre'ye haksızlık etmiş oluruz. Onlar hiç siyaset yapmadılar, inançlarını insanlık felsefesi ile yoğurdular. Geleceğe, aydınlığa bir toplumun nasıl taşınacağını gösterdiler.

YENİ ÇALDIRANLAR YAŞANMASIN

Çaldıran'a, Şah İsmail'e bakışınız nedir? "1. Çaldıran hataydı, ikincisi asla olmayacak" ifadesine katılıyor musunuz?

Çaldıran Savaşı, Şah İsmail ile Yavuz Sultan Selim arasındaki kavga bir iktidar kavgasıdır. İkisi de Türk, ikisi de kararlı, ikisi de sevilen, tarihin önemli liderleridir. Şah İsmail de Yavuz Selim de Müslüman'dır. Liderler bazen çatışırlar. Liderlerin çatışması, topluma acı bedeller ödetebilir, ödetti de zaten. Artık o ağır bedeller ödetilmemeli. Yeni Çaldıranlar asla olmasın. Tarihin derinliklerinde insanlar büyük acılar yaşamıştır. O nedenle 21. yüzyılda liderlerin kısır çekişmelerin ötesinde, topluma refahı, gönenci verecek bir anlayışla, çatışma kültüründen arınarak yollarına devam etmeleri isteniyor. Yeniden barışı, sevgiyi, hoşgörüyü topluma egemen kılmamız lazım.

Ebu Suud'un günümüze tesir ettiğini düşünüyor musunuz?

Ben günümüze Ebu Suud'un tesir ettiğini düşünmüyorum. Olmaması da gerekir zaten. Çatışma kültüründen toplumu kurtarmamız gerekiyor. İnsanın yüceltildiği bir toplum çağdaş toplumdur. İnsan düşünceleriyle, kimliğiyle, Allah'ın yarattığı en değerli varlıktır. Hiç kimsenin kendi anne, babasını seçme özgürlüğü yoktur ama herkes anne ve babasıyla gurur duyar. O zaman hayatın bu değişmezliğini kabul edip, insanı yüceltmemiz gerekiyor. Mevlana'yı, Hacı Bektaş-ı Veli'yi, Yunus Emre'yi, Pir Sultan Abdal'ı, Aşık Sümmani'yi, Karacaoğlan'ı esas alalım. Anadolu coğrafyası hümanizmanın coğrafyasıdır. Çok acılar yaşanmıştır ama o acılar görkemli, aydınlığa dönük insan felsefesi yaratmıştır.

 

HABERE YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.