Hepimizin amacı Ereğli...

Doç. Dr. Salih Yılmaz

HEPİMİZİN AMACI EREĞLİ ÜNİVERSİTESİ OLMALI

Ereğli Gündemine dair görüşlerimi yazıya dökmeye başladıktan sonra hem siyasi, hem akraba hem dost hem de hemşerilerimden farklı dönüşler aldığımı söyleyebilirim.  Büyük çoğunluğunun ortak görüşü “Hocam Ereğli’de seni yerler” oldu. Bildiği doğruları söyleyen bir bilim insanı olarak bu anlayış bana sakat geldi. Aslında Ereğli’de siyaset yapmaya kalkışmış topal ördek misali az çok siyasi yapıyı ve kimlerin neler düşündüğünü tahmin edebiliyorum. Fakat eğer yazdıklarım veya yazacaklarım biraz olsun faydalı olacaksa kimin ne söylediğinin ne anlamı olurki…

Yazılarını zaman zaman takip ettiğim ve kültürel anlamda kaleminin güçlü, Ereğli sevdasının da çokça olduğunu bildiğim Deniz KURT Beyefendi yazılara başlamamın manidar bir döneme denk geldiğini yazmış. Kendisinin iyi niyetine inanan birisi olarak şunu belirteyim ki bu yazıları ilk defa yazmıyorum. Farklı platformlarda da buna benzer yazılar yazdım veya görüşlerimi belirttim. Fakültenin, Necmettin Erbakan Üniversitesine bağlanmasına yönelik olarak yapmış olduğum müspet görüşlerim bazılarının aklına:  “Hoca Ereğli’ye dönecek veya üniversitede görev alacak” fikrini getiriyor olabilir. Şimdiden söyleyeyim bundan 1,5 yıl önce yani Süleyman OKUDAN rektör iken “Ereğli’de çalışacak hoca bulamıyoruz” dediklerinde gönüllü olarak gidebileceğimi kendilerine ilettim. Fakat AK Partili olmam veya onların yönetim tarzını benimsemem dolayısıyla bin dereden su getirerek işi yokuşa sürdüler. Bazı bölümlerin açılması için o dönem YÖK Üyesi olan Prof. Dr. Berrak KURTULUŞ hanımefendi ile görüş birliğine varmamıza ve en az 5 hocayı Ereğli’ye gelmeye ikna etmeme rağmen hem rektör hem de o dönemin Ereğli’deki yöneticisi bunu yerine getirmedi.  Hatta farklı bölümlerde çalışmak isteyen hocaların taleplerine cevap vermediler. Fakat hem bu hocaların isteklerine cevap vermeyip hm de gazetelerde “Ereğli’de çalışacak hoca bulamıyoruz” diye demeç vermeleri asıl hedeflerinin ne olduğu u açıkça ortaya koymuştur. Ayrıca bunu yaparken yüzleri hiç kızarmadı. Bu olaylar seçimden sonra olmuştu. O dönemde Muğla Üniversitesinde çalışıyordum. Ankara’da devletin yeni bir üniversite kurması ve bizi de merkeze gitme konusunda ikna etmeleriyle Ankara’ya geldim. Yani demek istediğim bazıları eğer “hoca Ereğli’deki fakülteye gelmek için çareler yahut fırsatlar arıyor” gibi düşüncelere kapılmışlarsa maalesef öyle bir planım yoktur. Üniversiteye dair yazı yazmamın sebebi orada neler döndüğünü en iyi bilenlerden olmamla alakalıdır. Bazı bildiklerimi de insanlara ve bilime saygımdan dolayı yazmıyorum. Sıkça Ankara’ya gelip Ereğli’deki fakülte için çalıştıklarını söyleyip de burada neler söylendiğini veya kimleri ziyaret ederek kendi ikballeri için neler istediklerini söylemeyim. Fakat su akar ve önündeki çöpleri de alır götürür misali söylenenlerin şu an için yeterli olduğu kanaatindeyim. Deniz Bey hemşerim, Ak Partinin her şeye muktedir olduğunu ve tek başına neden üniversite açmadığını sormuş. Türkiye’de bağımsız ilçe bazında en fazla üniversite yatırımının Ereğli’ye yapıldığını belirteyim. Fakat Selçuk Üniversitesinin o zamanki yönetiminin ulusalcı veya sosyal demokrat politikaları, AK Partinin bu hizmetlerini nasıl boşa çıkarabiliriz anlayışı şu anki Ereğli’nin durumuna sebeptir. Rektörlük seçimlerinden sonra işbaşına gelen yeni yönetim ise Ereğli’deki fakülteleri devretmemek için süreci uzatmıştır. Bu fakültelerin Necmettin Erbakan Üniversitesine bağlanmasıyla emin olunki süreç çok hızlı biçimde ilerleyecektir. Bir de Erbakan Üniversitesine bağlanmaktan bazıları neden korkuyor? Daha çok para, daha çok öğrenci, daha çok hoca gelmesi imkânı bazılarını neden rahatsız ediyor?

Hem şunu da belirtmek lazımdır ki Ereğli insanı olarak fakülteleri kendi başına bırakıp birkaç kişinin hanı gibi kullanmasına izin vermek de Ereğlili olarak hepimizin eksikliğidir. Ak Parti helva yapımı için herşeyi vermiş usta helvayı yapmamak için direniyorsa suç kimdedir? Ereğli’nin ileri gelenleri ve önderleri bu gerilemeyi sorgulamalıydı. Çünkü üniversiteyi ve oradaki işleyişi belli bir partiye bağlamak doğru olmayacaktır. Karaman ve Aksaray’daki fakültelerin ilerlemesi aynı zamanda halkın üniversiteyi sahiplenmesiyle de alakalıdır. Biz Ereğlililer olarak fakültelerin gelişmesi veya öğrencilerin sosyal hayatlarının düzelmesi için ne yaptık? Kendimizi sorgulamamız gerekmez mi? Gelen öğrencilere yönelik hangi faaliyetler düzenledik, onların dertleriyle kim ilgilendi? Bu herhalde partilerin veya hükümetin işi olmamalı. Bizler her şeyi hükümetten bekleyen, her yanlışı hükümete yükleyen bir şehir olduk… Bu düşünce değişsin… Herkes hatasını kabullensin ve birlik içinde o parti bu parti, şucu bucu demeden üniversitemize sahip çıkalım. Emin olunki gelecek yıllarda ilçelerde de müstakil üniversiteler kurulacaktır.  Bu süreç başladığında ilk üniversitenin Ereğli’de kurulacağından şüphemiz olmasın. Hem diyelim ki şu an müstakil bir üniversite olduk. Fakültelerin içini dolduramıyoruz müstakil olsak ne olur? Bizim amacımız particilik yapmak değil. Amacımız öğrencinin Ereğli’ye gelmesini ve geldikten sonra da şehri benimseyip kalmasını nasıl sağlayabiliriz bunu düşünmek olsun. Önce öğrencinin şehirde sosyal hayatını geliştirerek kalmasını ve yeni bölümlerin açılmasını sağlayalım ki tek başına üniversite açılmasını istemek için yüzümüz olsun. Diğer türlü sormazlar mı siz şehir olarak ne yapıyorsunuz diye… Particilik çekişmesini bir yana bırakarak küçük olsun benim olsun anlayışını terk edelim ve o güzelim binaların içini bilim ve öğrenci yuvası haline getirmenin yolarını bulalım.

Bu arada Ereğli Belediye Başkanımızın şu an Ereğli’deki fakültelerde çok etkin olduğunu söyleyeyim. Hem yönetimsel anlayış olarak hem de idari yönden etkisini kimse yadsıyamaz… En azından sıkça bir araya gelinerek yemekler yendiğini, bir kısım üniversite öğrencilerinin organize edildiğini sağır sultan biliyor…

Ereğli Belediyesince “eski borçlar ödendi” sloganına dair açıklamaları sonraki yazılarımda yapacağım.

Selam ve hürmetlerimle…